Tugay: Hep beraber bir İzmir hikayesi yazacağız
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi'nin (APİKAM) ev sahipliği yaptığı 'İzmir Fotoğrafhanesi-Görsel Hafızanın İnşası (1840-1922)' başlıklı sergiyi açtı. Hem kentin hem de İzmirli fotoğrafçıların fotoğraf tarihindeki özgün konumunu görünür kılmayı amaçlayan serginin önemini vurgulayan Başkan Dr. Cemil Tugay, 'İzmir kendi hikayesini geçmişte yazdı, önümüzdeki yıllarda da bir İzmir hikayesini hep beraber yazacağız' dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM), kent tarihi sergilerine bir yenisini daha ekledi. “İzmir Fotoğrafhanesi-Görsel Hafızanın İnşası (1840-1922)” sergisinin açılışı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın ev sahipliğindeki törenle yapıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür, Sanat ve Sosyal İşler Dairesi’ne bağlı Kent Arşivi ve Müzeler Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen ve İzmir’in fotoğrafçılık tarihini anlatan serginin küratörlüğünü İzmir kent tarihi üzerine yürüttüğü araştırma ve koleksiyonlarıyla tanınan Aybala Yentürk, proje genel koordinatörlüğünü ise kent tarihi ile ilgili araştırmaları ve yayımlanmış kitapları bulunan Kent Arşivi ve Müzeler Şube Müdürü Dr. Serhan Kemal Saygı üstlendi. Sergi 13 Aralık 2026 tarihine kadar açık olacak ve hafta içi 09.00-17.00, hafta sonu ise 10.00-17.00 saatlerinde ziyaret edilebilecek. Sergi, pazartesi günleri ziyarete kapalı olacak.
Tugay: Benzerlerinin yapılması için de teşvik edici davranacağız
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, İzmir’in kültürel kimliğinin önemine vurgu yaparak “Kültürümüzün farkında olmak ve sahip çıkmak, iyi bir şeyleri yapmanın başlangıç noktası olacak. Ne olduğunuzu, neye sahip olduğunuzu bilmezseniz, neyi koruyacağınızı bilemezsiniz, onun üzerinde neyi yapılandıracağınızı da bilemezsiniz. Kentin kültürü, kültür mirası ile ilgili yapılacak çalışmalara çok inanıyoruz, çok değer veriyoruz. Bu güzel çalışma için emek veren herkesi yürekten kutluyorum. Benzerlerinin yapılması için de teşvik edici davranacağız” şeklinde konuştu.
“Dijital arşivle herkesin ulaşmasını sağlayacak”
Türkiye’nin en değerli kent arşivine sahip olduklarını söyleyen Başkan Tugay, Ahmet Piriştina’yı andı. Tugay, “Yakın bir zamanda dijital arşivle herkesin bilgiye ulaşmasını sağlayacak değerli arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum” dedi. Sergide paydaş olan koleksiyonculara da teşekkür eden Başkan Dr. Cemil Tugay, “Bu fotoğrafların sayesinde kentimizin hafızasının tazeleneceğini, İzmir’in modernleşme yolculuğuna dair hikayenin tekrar konuşulacağını düşünüyorum. Tarih büyülü bir şey, fotoğraf tarihi kaydetmede çok önemli bir materyal. Bugün artık yapay zekadan bahsediyoruz. Bir değişimi, zorunlu olarak yaşıyoruz. Değişimden korkmalı mıyız, yoksa değişimi kucaklamalı ve kendimize onu dost mu yapmalıyız? Değişimi durduramayız ama değişimin bizi tahrip etmesini değil, bizi geliştirmesini, güçlendirmesini amaçlamalıyız. İzmir kendi hikayesini geçmişte yazdı, önümüzdeki yıllarda da bir İzmir hikayesini hep beraber yazacağız. Ben buna çok inanıyorum. O hikayenin çok güzel bir hikaye olacağını düşünüyorum. İzmir her zaman özel bir şehirdi, her zaman özel bir şehir olacak. İzmir Türkiye ve dünyaya ilham veren, örnek olan şehirlerden birisi olacak. Bunu hep beraber göreceğiz” dedi.
Yentürk: Bir yıldır sergi üzerine çalışıyoruz
İzmir’in fotoğraf tarihini ve ilk çekilen fotoğrafının hikayesini anlatan APİKAM Danışmanı, serginin küratörü Aybala Yentürk, “İzmir Fotoğrafhanesi-Görsel Hafızanın İnşası (1840-1922) Sergisi, Osmanlı İmparatorluğu’nun ikinci büyük kenti ve Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden İzmir’in fotoğrafçılık tarihi üzerine araştırma yapma fikrinden doğdu. Biz bu sergiyle İzmir’e ve İzmirlilere dair fotoğrafların eşliğinde, aynı zamanda bu yeni icadın kamuoyuyla paylaşıldığı günlerdeki İzmir’in yerine de vurgu yapmak istedik. Ben ve çalışma arkadaşlarım yaklaşık bir yıldır bunun üzerinde çalışıyoruz. Bakmadığımız uluslararası ve yerel arşiv, ulaşmadığımız koleksiyonlar, aile fotoğrafları kalmadı gibi. Yüzlerce fotoğrafı elden geçirerek bir bağlama oturtmayı başardık” dedi.
Saygı: APİKAM dijital arşivini 2026’da erişime açmayı hedefliyoruz
Kent Arşivi ve Müzeler Şube Müdürü, serginin genel koordinatörü Dr. Serhan Kemal Saygı, “Yalnızca bir sergi açmıyor, aynı zamanda APİKAM’ın yapmış olduğu çalışmalardan en önemlilerinden birini sizlerle paylaşmanın heyecanını taşıyoruz. Başkanımız Dr. Cemil Tugay’ın ifadesiyle, yaratıcı ve yenilikçi kültür anlayışının bir parçası olduğunu düşündüğümüz APİKAM dijital arşivini 2026 yılında İzmir Kalkınma Ajansı’nın da desteğiyle revize ederek araştırmacıların erişimine açmayı hedefliyoruz. İzmir ve çevresine ilişkin yaklaşık 300 bin belge ile ülkemizin en büyük kent arşivi olan APİKAM’da yapacağımız bu dönüşümle yapay zeka destekli, OSR kullanımına uygun çok dilli bir dijital arşivi hizmetinize sunacağız. Teknik bir yenilenme değil aynı zamanda öğrencilerin, akademisyenlerin ve araştırmacıların İzmir’e ilişkin tarihsel verilere daha hızlı, düzenli şekilde erişebileceği anlamına geliyor” dedi.
“İyi ki varsınız”
Açılışın ardından Başkan Dr. Cemil Tugay, sergiye destek veren fotoğrafçılar ve koleksiyonerlere teşekkür plaketi verdi. Sergiyi gezen Başkan Tugay, sergi girişine konulan anı defterine de “Sayın APİKAM ailesi, hazırlamış olduğunuz ve sergilediğiniz bu fotoğraf sergisi, İzmir’in fotoğrafçılık hikayesi, İzmir’in kültürel yaşamına atılmış çok değerli bir imza niteliğinde. Yürekten kutluyorum, iyi ki varsınız” yazarak imzaladı.
Koleksiyonlardan gün ışığına çıkanlar
“İzmir Fotoğrafhanesi” sergisi, kentin görsel mirasını ilk kez bütüncül bir çerçevede ele alarak hem kentin hem de İzmirli fotoğrafçıların fotoğraf tarihindeki özgün konumunu görünür kılmayı amaçlıyor. Mert Rüstem, Nejat Yentürk, Ercüment Tahtakıran, Yavuz Çorapçıoğlu, Nazmi Şurgun ve Ömer Koç’un koleksiyonlarının yanı sıra Fabio Tito, Mark Giraud, Patrice Guiffray, Çevik Çullu ve Gökçen Adar’ın aile arşivlerinden ilk kez görülecek albüm ve fotoğraflar sergiye değer katıyor. APİKAM’ın kendi koleksiyonlarında yer alan ve bugüne kadar gün ışığına çıkmamış fotoğraflar da sergi kapsamında ilk kez izleyiciyle buluşuyor.
İzmir, fotoğrafçılık tarihine geçiyor
Zamanı ve mekânı durduran olağanüstü buluş fotoğraf, dünyaya ilan edildikten yalnızca üç ay sonra, Doğu’ya doğru yola çıkan Avrupalı gezginlerin eliyle İzmir’e ulaştı. Kent, kısa sürede öncü fotoğrafçıların rotasındaki duraklardan biri oldu. 1840 yılının Şubat ayında İzmir’e gelen gezginlerin, geminin güvertelerinde gerçekleştirdikleri başarılı dagerotip çekimleri, şehrin adını dünya fotoğraf tarihine kaydeden ilk kayıtlar arasında yer aldı. Böylece İzmir, fotoğrafın henüz emekleme döneminde bile uluslararası ilginin merkezlerinden biri olarak tarihe geçti.
Gündelik yaşamın aynası
“İzmir Fotoğrafhanesi” sergisi, yalnızca kentin manzaralarını değil, gündelik yaşamın ritmini ve İzmirlilerin görünürlüğünü de merkeze alıyor. Tanzimat’la birlikte modernleşen toplumun panoraması, fotoğrafhanelerin merceklerinden izlenebiliyor. Serginin önemli başlıklarından biri, Sultan II. Abdülhamit Dönemi’nde hazırlanan Yıldız Albümleri olacak. Albümlerdeki İzmir fotoğrafları büyük ölçüde İzmirli fotoğrafçıların üretimlerinden oluşuyor; bu da kente, imparatorluğun görsel belleğinde ayrıcalıklı bir konum kazandırıyor.
Seyyahların gözde kenti
Asya’nın Yedi Kilisesi’nden birine ev sahipliği yapan; Efes, Sardis ve Milet gibi antik merkezlere yakınlığıyla arkeologlardan mimarlık tarihçilerine; ressamlardan edebiyatçılara uzanan geniş bir keşif geleneğini besleyen İzmir, fotoğrafın ilk döneminde de merceğin doğal bir odağıydı. Sergi anlatısı, Osmanlı’nın ve Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olan İzmir’in yüzyıllar boyunca Batılı seyyahların gözde duraklarından biri olduğunun altını çiziyor ve bu çerçevede kenti odağına alan erken dönem “turistik” manzara çekimlerine geniş yer veriyor.
Kayıp fotoğrafhanelerin İzinde
İzmir’in fotoğrafçılık tarihindeki yerini araştırırken, Cumhuriyet öncesi İzmir fotoğrafçılığı üzerine kapsamlı bir çalışma yürütmek oldukça güç kabul ediliyor. Bunun en önemli nedenleri, yazılı kaynakların çok sınırlı olması ve 1922 Büyük İzmir Yangını’nın fotoğrafhaneleri yok etmiş olması olarak biliniyor. Nüfus kaybı ve stüdyoların ortadan kalkması, fotoğrafik hafızayı parçalara ayırırken, “İzmir Fotoğrafhanesi” sergisi farklı arşiv ve koleksiyonlarda korunan yüzlerce fotoğrafı bir araya getirerek bu parçalı hafızayı yeniden kuruyor. Serginin kurgusunda, İzmir fotoğrafhaneleri geniş bir çerçevede ele alınırken, kısa süreliğine faaliyet göstermiş olan fotoğrafçılar da bu bütünün bir parçası olarak değerlendiriliyor.
Kentin çok kültürlü fotoğrafçılık geleneği
1850’lerden itibaren teknik gelişmeler, portre fotoğrafçılığını toplumsal bir alışkanlığa dönüştürdü. Osmanlı saray çevresinden Levanten ailelere; konsolosluk mensuplarından Rum ve Ermeni topluluklarına kadar geniş bir kesim portre çektirme kültürünü benimsedi. Müslüman toplumun suret üretimine temkinli yaklaşımı nedeniyle 19. yüzyıl boyunca fotoğrafçılık mesleği ağırlıkla gayrimüslimlerin elindeydi. Frenk, Rum ve Ermeni mahallelerinde yoğunlaşan stüdyolar, Avrupalı fotoğrafçıların yanı sıra İzmirli Levanten, Rum, Ermeni ve Yahudi fotoğrafçılar tarafından işletildi. Böylece kent, çok kültürlü bir görsel üretim ortamında kendi kimliğini belgelemiş oldu.
Sergiden kitaba
Serginin hazırlık sürecinde yürütülen kapsamlı araştırmalar bir kitapta toplanarak okurla buluşturulacak. Alanında önemli bir boşluğu dolduracağına inanılan bu çalışma, İzmir’in 80 yılı aşkın fotoğrafçılık mirası üzerine yapılan araştırmaları kalıcı ve güvenilir bir başvuru kaynağına dönüştürm