'Yetkililer inmiyor madene, baretleri işçilere veriyorlar, onlar okutuyor...'

Amasra’da yaşanan maden katliamının üzerinden bir aydan uzun bir süre geçti. 14 Ekim'de yaşanan grizu patlaması sonucu yerin altından 41 madencinin ölü bedenleri çıkarıldı. 11 yaralı madencinin hastanede tedavisi devam eden bir işçiyi ise geçtiğimiz haftalarda kaybettik.

 'Yetkililer inmiyor madene, baretleri işçilere veriyorlar, onlar okutuyor...'
21 Kasım 2022 - 14:50

42 kişinin hayatını kaybettiği katliamdan sonra bilirkişi ön raporu ve tanıkların ifadeleri basına yansıdı. Olayın daha en başında, bakanlar ve bütün yetkililer tarafından yapılan “madende ihmaller yoktu” açıklamaları yine kendileri tarafından çok geçmeden yapılan yeni açıklamalarla yalanlandı.

Madende yangının devam etmesinden dolayı ocak dışındaki belgelere, denetleme raporlarına ve tanık ifadelerine dayandırılarak ortaya çıkan ön raporda patlamanın göz göre göre geldiği ortaya koydu.

Bölgede çalışmalarını yürüten TKP heyeti izlenimlerini anlattı

Türkiye Komünist Partisi madende patlama gerçekleştikten hemen sonra Bartın’a bir heyet gönderdi, her hafta çeşitli uzmanlık alanlarından ekipler bölgeye gidiyor ve temaslarını sürdürüyor. Geçtiğimiz hafta bölgede bulunan TKP Merkez Komite üyeleri Selahattin Kural ve Tuğçe Sezen Gedik izlenimlerini anlattı.

Patlamanın yaşandığı gün haber alır almaz yola çıktıklarını, patlamaya neden olan ihmaller zincirinin gün yüzüne çıkarılması, faciadan etkilenen insanların psiko-sosyal ihtiyaçlarının karşılanması ve yürütülecek hukuki süreç için ekipler kurduklarını ifaden eden Kural, "Her hafta bu ekiplerle bölgeye gidiyoruz, temaslar kuruyoruz, aileleri ziyaret ediyoruz" dedi.

'Herkes bu ocakta koşulların her geçen gün kötüye gittiğinin farkındaydı'

"Ortada bir kaza yok ortada bir cinayet var" vurgusunda bulunan Kural, "Bölgede maden işçileriyle ve ailelerle görüştükçe bir kez daha görüyoruz ki ihmaller zincirinin geldiği bu nokta kaçınılmaz son aslında. Bölgede çok fazla maden ocağı var ocakların çoğu özel, oralarda çalışma koşulları çok daha kötü, yapılan işin her düzeyinde güvencesizlik daha belirgin. Facianın yaşandığı ocak ise kamu kurumuna ait, çalışma saatleri ve ücret diğer ocaklara göre görece daha iyi olduğundan bu ocağa talep daha çok oluyor. İşe alımlar da bu yüzden kura ile gerçekleşiyor. Ama herkes bu ocakta da koşulların her geçen gün kötüye gittiğinin, denetimsizliğin arttığının, yönetici kadrolara siyasi atamalar yapıldığının farkında" ifadesini kullandı.

'En fazla 4-5 saat o havayı soluyabilir bir işçi ama günde iki vardiya çalıştırılıyorlar'

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha katliamın ertesi sabahında yaptığı açıklamada “kader planı” dediğine işaret eden Kural, "Bu lafın işlevinin cinayetin üzerini örtmek olduğunu biliyoruz elbette ama aile ziyaretlerinde bu lafın başka bir anlamı olduğunu da görüyoruz ne yazık ki. İlla bir patlama olmasına gerek yok o işçiler erken öleceklerini bilerek gidiyor o madene, o eşler o çocuklar o paranın ne koşullarda ne pahasına kazanıldığını biliyorlar ne yazık ki. Bir vardiyadan çıkıp eve gelip bir iki saat uyuyup ikinci vardiyaya kendi elleriyle yolluyorlar o madenciyi. İşçi mi yok koca bölgede var ama birilerinin kârı artacak diye az işçiye çok iş yaptırılıyor. En fazla 4-5 saat o havayı soluyabilir bir işçi ama günde iki vardiya çalıştırılıyorlar" diye konuştu.

'Yetkililer inmiyor madene, baretleri işçilere veriyorlar, onlar okutuyor bareti aşağıda'

Madendeki eksiklerin saymakla bitmeyeceğini, koruyucu kıyafet verilmediğini, maske, eldiven hiçbirinin olmadığını söyleyen Kural, "Düzenli denetim yapılması gerekiyor, yapılmıyor. Yetkililer inmiyor madene, baretleri işçilere veriyorlar, onlar okutuyor bareti aşağıda" dedi.

Kural, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yaşanan toplu bir işçi katliamı ve bütün işçi sınıfını ilgilendiriyor. Aileler kaybettiği canların hesabını sormak istiyor. Maden işçilerinin ölümüne sebep olan ihmaller, çalışma koşulları, işçi canını yok sayan düzenin de hesabının sorulması gerekiyor. Biz bunun için de oradayız. Yurtsever Hukukçular buna karşı işçilerin yanında yerini alacak, bütün birikimini ve kaynaklarını bunun için kullanacak. Kamuoyu nezdinde yakından izlenen davalarda  birkaç kişiye göstermelik cezalar vererek konunun üstü kapatılmaya çalışılıyor bir kez daha böyle olmasın, burdan cesaret alıp başka cinayetlere yeltenemesinler diye de oradayız.

Ülkenin dört bir yanından çeşitli meslek gruplarından arkadaşlarımızla buradayız, çünkü biz bu ülkenin komünistleriyiz hesap sormak da başka faciaları engellemek de bizim görevimiz."

'Çok dirençli insanlar var karşımızda'

TKP MK üyesi Tuğçe Sezen Gedik de bölgedeki izlenimlerine ilişkin soL'a açıklamalarda bulundu.

"Belediyenin öncülüğünde aileler her akşam patlamanın yaşandığı saatte ilçenin meydanındaki meşaleyi yakıyorlar. Biz de ailelere eşlik etme fırsatı bulduk, gerek orada, gerekse yaptığımız aile ziyaretlerinde gördük ki çok dirençli insanlar var karşımızda" diyen Gedik, "Yaşanan facia çok boyutlu, ihtiyaçlar da öyle. Dolayısıyla yapılacak çok fazla şey var. Şimdilik bölgede konuşulan bir iddia ama tüm bu ihmaller zincirine ocağın özelleştirilmesi için göz yumduğu, ellerini ovuşturan ocak sahibi patronların olduğu söyleniyor örneğin. Bu bildik bir hikaye, ülkemizin tüm kamu kurumları benzer dezenformasyonlarla özelleştirme süreçlerine sokulmuştu" ifadesini kullandı.

'Yetkililer verecekleri ifadelere müdahale etmek için ailelerin kapısını çalıyor'

Gedik, sözlerini şöyle sürdürdü:

Herkes kendi kaderine terk edilmiş durumda bunu çok net görüyorsunuz, dava süreci nasıl işleyecek, kimler ne gerekçe ile gözaltında bunlar bilinmiyor. Yetkililer bir ihtiyaçları olup olmadığını sormak için değil, verecekleri ifadelere müdahale etmek için ailelerin kapısını çalıyor. Kiminin iki, kiminin üç çocuğu var geride kalan, geride kalanlar kendi acılarını unutmuş çocuklarıyla ayakta kalmanın çarelerini arıyor.

Her evde mutlaka başka madenci hikayeleri dinliyoruz, başka kayıplar…

'Bu davanın başından sonuna takipçisi olacağız'

Kamu ocağının geçmişteki düzeninden, iş güvenliğinden söz ediyorlar. Bir yandan kaderimizde varmış diye vuruyorlar dizlerine ama öbür yandan bu kader zenginlerin çocuklarına neden uğramıyor olan neden hep garibana oluyor diye soruyorlar. Aslında herkes farkında, örneğin yangın söndürme tüpü yokmuş koca madende. Facianın olduğu gün restoranlardan evlerden yangın tüpü toplanmış. Yakınları geçmişte de bu ocakta çalışmış insanlar geçen sürede denetimsizliğin çok arttığını özellikle vurguluyorlar. Eskiden 4’ü deneyimli 3’ü yeni 7 kişilik ekiplerle girerlermiş madene örneğin. Şimdi henüz daha yeni çalışmaya başlamış deneyimsiz işçiler tedbir alınmadan en tehlikeli alanlara yollanıyor.

Hayatını kaybedenler içinde aslında o gün vardiyası olmayan son dakika işçi yetersiz diye işe gelen işçiler var. Gündüz çocuklarıyla işi olduğu için vardiyasını değiştirip işe giden…

Çok fazla keşke diyor geride kalanlar, bizse üzerimize düşen sorumluluğu daha derinden hissediyoruz. Bu facia ilk değil ama son olmak zorunda. Teknoloji bu kadar gelişmişken, insanlık bunca yol katetmişken bir daha benzeri yaşanmamalı, hiçbir işçi iş cinayetinde ölmemeli. Hem bu davanın başından sonuna takipçisi olacağız, hem de geride kalanların yalnız hissetmesine izin vermeyeceğiz. Olayın ateşi sönüp herkes evine çekildiğinde de biz orada olmaya devam edeceğiz.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum